23 Temmuz 2012 Pazartesi

bu hafta öğrendiklerim…
her ne kadar tatilinizi planlamış olursanız olun, siz çalışırken başkalarının tatilden an be an yayınladıkları fotoğraflara insanın içi gidiyor. evde yalnız olmak özgürlüğünüzü ilan etmeniz anlamına gelse de, ev kadınlığı ağır gelebiliyor. bknz. ay şekerim acelem var. daha eve gidip çamaşır yıkayacağım. ayrıca yemek pişirmeye doğuştan gelen yeteneğiniz varsa bile pişirmeye pişirmeye kaybedebilirsiniz. tavuktan olduğu kadar köfteden de nefret ediyorum artık! ne inegölü kaldı ne tekirdağı. kaşarlısı ve kasap olanı bile artık renk getirmiyor hayatıma. ayrıca tek başınıza olunca iki gün orda üç gün burda olmak, her geceyi dışarıda içip eğlenerek geçirmekten daha yorucu. insan evini ve yatağını özlüyor. bir de Jean'ı. gezip tozmaktan evladımın karnını doyurmayı unutmuşum. hızı seven biri olarak eve nasıl gittiğimi siz hayal edin artık. sonra evin sessizliğine ve durgunluğuna alışınca iki kişi bile insanın başını döndürebiliyor. tespitlerim devam edecek…

11 Temmuz 2012 Çarşamba

tüm günü bilgisayar başında geçiriyor olmama rağmen, akşamları bana kalan nacizane vaktimi de bu şekilde tüketiyor olmam çok manidar. bilgisayar bağımlısı olduğumu artık kabullenmem gerek. yoksa insan öğle yemeklerini bile niye çizerek harcar ki…
hava sıcaklığının haddini aşmasıyla, yaz kendini hissettirmekten öte bir hale gelmişken, tatil artık kaçınılmaz oldu. rezervasyonum tamam. biletler alındı. yolcudur abbas bağlasan durmaz, dicem ama yanlış anlaşılacak. benim için en az bir ay daha maçkanın taşlı yolları gözüküyor. amma velakin bu hafta evin diğer kadınlarını uğurluyorum tatile. demoiselle, viyana'yı fethetmeye gidiyor. artık o mu fetheder, viyana mı onu fetheder bilemiyorum. madame ise güneye göz dikmiş durumda. ilk hedefi akdeniz!
bendeniz de tatile gidenlerin rahat bıraktığı güzel istanbul'un keyfini sürüyor olacağım. işten vaktinde kaçabilirsem…