24 Ocak 2012 Salı

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi…
Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi…
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi…
Bir gün mezarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi…
Bir gün sesimiz, hepimizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi…. 
Uğur Mumcu
(25/08/1975 tarihli Cumhuriyet gazetesi)
Ben, Atatürkçüyüm. Ben, Cumhuriyetçiyim. Ben, laikim. Ben, anti-emperyalistim. Ben, tam bağımsız Türkiye'den yanayım. Ben, özgürlükçüyüm. Ben, insan hakları savunucusuyum. Ben, terörün karşısındayım. Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır. 
If İstanbul 2012‘yi kaçırmayın! 
If İstanbul 2012 geliyor! 

23 Ocak 2012 Pazartesi

I AM BEING AN ARCHITECT!

lise kaçıncı sınıfta olursanız olun, eğitim hayatınızın bu bölümünde hangi üniversiteyi seçeceğinizi bilemez, özellikle de hangi mesleğin size daha uygun olacağı konusunda sürekli fikir değiştirirsiniz. ve fikir edinebileceğiniz tek fırsat da üniversite tanıtım günlerinde _ki eğer varsa (çoğu devlet üniversitesinde bulunmuyor)_ öğrencilerle konuşabilmektir. 
ancak bu yıl, İTÜ mimarlığı merak eden ve neler yapıldığını gözlemlemek isteyenlere bir fırsat sundu. 21 ocak cumartesi günü İstanbul'un farklı liselerinden 100 lise öğrencisiyle bir günlük bir atölye çalışması yürüttü. okulların sömestr tatiline girdiği şu günlerde, ‘mimar olsam nasıl olurdu?’ veya 'mimarlık bölümünde işler nasıl yürüyormuş?’ diyen ve mimarlarla doğrudan tanışmak isteyen liseliler için gerçek bir fırsattı. 
Nihal Arlat’ın İTÜ mimarlık fakültesi ve mimarların katkılarıyla oluşturduğu mimar oluyorum projesi; lise son sınıf öğrencilerini üniversite sınavı öncesinde mimarlıkla ilgili bilinçlendirerek daha özgür bir seçim yapmalarını hedefliyor. her öğrencinin projesi web sayfasından takip edilebilir. ayrıca blog aracılığıyla öğrenciler, mimarlar ve öğretmenlerler sınav süreci boyunca iletişimde kalabilir, burayı bir iletişim platformu olarak kullanabilecekler.

22 Ocak 2012 Pazar

bir cumartesi günün daha sonuna geldiğimiz, hatta pazar gününe geçiş yaptığımız şu dakikalarda gerçeklerle yüzleşmek çok zor geliyor… daha yapacaklarım, yapılacaklar, beni bekliyor… son vodafone reklamında gibiyim =) koşturmaca içinde geçecek bir pazar günü ardından da kesintisiz bir hafta yine beni bekler… bu günler niye bu kadar hızla geçer? 7/24 saat yetmiyor değil. sadece herşeye aynı anda yetişmeye çalışmak, ister istemez yapılacaklar arasında önceliklerinizi belirleyip aralarında seçim yapmanızı zorunlu kılıyor. o yüzden arada bir pause tuşuna basıp hayatı durdurmak, ve istediğimde hayatın yalnızca istediğim bölümünün akışını sağlamak istiyorum… siz nasıl olsun isterdiniz? 

19 Ocak 2012 Perşembe

bu dondurucu soğukta güne başlarken içinizi ısıtacak… 

17 Ocak 2012 Salı

kar yağdı, yollar kapandı, berem kafamda düştüm yollara… az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim, denizleri aştım da geldim, kollarına atladım sevgilimin… kar attım, kar tuttum, çok üşüdü ellerim, dondum… çay içtim, çorba içtim, yetmeyince viski içtim… uyudum, uyandım… siz de uyanın… çünkü hikaye bitti. ne kar kaldı, ne de başka birşey, reel dünyaya dönmek böyle birşey!… 

16 Ocak 2012 Pazartesi

I CAN BE… ARCHITECT!

Çocukluğumun son demlerinde Barbie‘lere yetişebilmiş biri olarak diyebilirim ki o zamanlar bile sadece bebek olmaktan öte, ilginç Barbie'ler vardı. Yeni yıl hediyesi olarak aldığım Climber Barbie'yi hatırlıyorum. Sürekli birbirine karışıp düğüm olan, evin her yerine kurduğum Barbie ekipmanlarıyla sandalyelere, masalara, dolaplara tırmanırdı benim Barbie…
Tabi artık 2000'leri bile devirdik. Yeni Barbie'lerin ne olabileceği konusunda bizler de söz sahibi olabiliyoruz. Barbie bebeklerinin meslekleri üzerine yapılan oylamalar sonucunda 2011'in kariyeri belli oldu! Mimar Barbie… 
Hafızam beni yanıltmıyorsa 2010'da yapılan ilk seçmelerde Mimar Barbie, Muhabir Barbie'ye karşı kaybetmişti. Ancak Mimar Barbie'yi gündeme taşıyan mimarlık tarihçisi Despina Stratigakos, gelecek kuşakları mimarlık mesleğine ısındırmak için iyi bir model oluşturacağını savunarak Matel'i ikna etmiş. Sonuç mu? Buraya tık…

Architectural Journal, Mimar Barbie'yi 2012'nin ilk sayısına kapak yapmış. AIA (American Institute of Architects)'ın aksine; Mimar Barbie'nin mimarlığı meslek olarak seçmeyi düşünen kadınlara rol modeli olamayacağını düşünen AJ ekibi, Ocak 2012 sayısında ’Women In Practice’ dosyasıyla mimarlık mesleğinin içinden gelen 60'tan fazla kadın mimarı mercek altına almış.
Kapakta yer alan Barbie, alışılmışın çok dışında… Piyasaya sürerken kullanılan pembe jean elbisenin yerine, siyah deri bir ceket ve elbise giydiren AJ editörü Christine Murray, böylece 'siyah giyen mimar’ klişesine de göndermede bulunmuş. AJ tarafından hazırlanan 'Women in Architecture’ anketinin sonuçlarından yola çıkılarak hazırlanan dosyada asıl meselenin kadınları mimarlık mesleğine yönlendirmekten ziyade onların çalışma hayatının içinde kalmalarını sağlamak olduğu vurgulanıyor. 

15 Ocak 2012 Pazar

the international‘ı bu akşam yeni Star'da izledim yan gözle… yan gözle diyorum, çünkü bilgisayarıma yoğunlaşmış vaziyetteydim. haliyle filmin konusuymuş, aksiyonuymuş, oyunculuk nasılmış… hiiiççç umrum olmadı. ama öyle bir sahne geldi ki, elimde iş güç ne varsa bıraktım, kilitlendim televizyona. adamlar guggenheim'ın altını üstüne getirirdiler. bunlar dışın dışın yapcaklar diye, duvarlar oldu mu delik deşik… güzelim cam ışıklığı da indirdiler aşağı komple… içim gitti içim… o sebeple afişler arasından müzeye gönderme yapan bu versiyonunu seçtim. fırsat bulursam yeniden izlicem. çünkü başından itibaren dikkatle izlemediğim için yarım yamalak kaldı aklımda. filmin son sahneleri ise istanbul'da geçmekte… haluk bilginer ise usta oyunculuğuyla çok hoştu.
izleyiniz…. 

12 Ocak 2012 Perşembe


BURADA ENGELLENDİM!

buradaengelledim.com, başkaları tarafından konan engellerle baş edebilmek ve bu engelleri kaldırabilmek için seslerini duyurmayı amaçlamaktadır… yürürlüğe giren 5378 sayılı kanunun gerekli düzenlemelerin yapılması için belirlediği son tarih 7 Temmuz 2012. Eksiklerin bu tarihe kadar tamamlanabilmesi için sizler de engellendiğiniz yerleri siteye bildirebilir, sesinizi duyurabilirsiniz…
son günlerde to do listimdekilerin üstünü sırayla çiziyorum… hala eksikler var ve kimilerini de boşvermiş durumdayım kimin umrunda. olduğu kadarıyla artık. mesela atladıklarımdan biri, masama şirinlik abidesi küçücük bir çam ağacı almaktı. ne var ki aramaya çok vaktim olmadığı gibi, bulamadım da… üstelik yeni yıla çoktan girdik.
raflarımda eksiklikler vardı. pek değerli kitaplarımı yerlerine yerleştirdim ve bu iş de tamamlandı. aylar evvel yargıcı'da bırakmış olduğum trençkotumun yaka aksesuarını, bunca geçen zamana rağmen hala sakladıklarını öğrendim. mağazadan aldırıp eve getirdim. =) 
her geçen gün yeni şeyler eklemeye devam ediyorum. bu to do list hiç bitmez….
hadi bakalım… bir gün daha başlıyor… =)

5 Ocak 2012 Perşembe

moda ve danslarımız yıllar içinde nasıl şekillenmiş görelim =)

3 Ocak 2012 Salı

arkitera dün sormuş: ey mimarlar, mimarlığı seviyor musunuz? ve eklemişler “her sabah yeni bir güne başlarken mimarlığı seviyorum diyebiliyor musunuz?" 
ya siz? diyor musunuz? diyebiliyor musunuz?
her ne kadar twitter'a birçokları gibi ısınamasam da, konuyla ilgili söz söylemek isteyenler tweet'lerin sonuna #mimarligiseviyorum yazdığınızda, sesinizi duyurmuş oluyorsunuz… 
şu sıralar arkadaşım Ilgaz'ın yönetmenliğini üstlendiği ful yaprakları oyunu için iki dans sahnesi hazırlığındayım. kitabı yeni okumaya başladım ve nerdeyse bitmek üzere… günümüzde geçen ve sanal ortamda yalanlar üzerine kurulan ilişkileri anlatan trajik bir öykü… herkese tavsiye ediyorum.