28 Ekim 2011 Cuma

HI THERE!

hi there! i’m back again… it was such an amazing trip. we’ve seen wonderful places and met with nice people. details coming soon!

21 Ekim 2011 Cuma

çantamı nihayet topladım, hazırlıklar tamam… birkaç saat içinde havalimanına doğru yola koyulcam. inanılmaz yorgunum… duş almalı ve göz bandımı takıp birkaç saat kestirmeliyim. ya da kendime bir kahve hazırlayabilir ve dört saat boyunca uçakta uyuyabilirim ama uyandığımda ayılmak kadar insanın dağılan şeklini toparlaması da güç oluyor. ayrıca yolculuğu kitap okuyarak geçirme arzusu her yanımı sarmış vaziyette… londra'dan yazarım gene… ayrı kalamıyorum ki hiç…

20 Ekim 2011 Perşembe

İstanbul Modern Sinema, Goethe Enstitüsü işbirliğiyle, Türkiye’den Almanya’ya göçün 50. yıldönümü nedeniyle Karşıdan Bakış adlı bir film seçkisi düzenliyormuş. Kaçırmayın derim.

19 Ekim 2011 Çarşamba

kışlık alışverişimi tamamladım, ama yine de eksik bulabilirim… kadınların alışverişi bitmez derler ya, aynen öyle. listeyi tamamladım derken yeni bir liste oluşturabilirim. mesela kasım ayının maaşıyla alacaklarımla aralıkta alacaklarımın listelerini ayrı ayrı oluşturdum. daha da eklenecekler buluyorum… 
pazar günü yorgunluktan yürüyemeyecek hale gelinceye dek dans ettim… ama sadece dans etmedim, tango tekniği de çalıştım. kaslarımın sızlaması nedense bana ayrı bir keyif veriyor. ne de olsa positive masochistim ben!

ÖZGÜR RUHLU, PEMBE SAÇLI KIZ…

tesadüf eseri tanıştım ben Merve'yle. üniversite yıllarımın çok başlarında, aynı workshop'a katılmıştık. o zaman biz dört kişilik bir gruptuk. 5dk içinde birbirimize ısınmış, 1sa içinde de aynı odada kalmaya karar vermiştik. tüm programı baştan aşağı değiştirtmiştik. şaker pembe renkli saçları, üzerindeki rockçı havası (!) ve kendinden emin hali etkilemişti belki de beni. bahçeşehir üniversitesi'nde mimarlık okuyordu. fotoğraf çekiyor, rakı içiyor ve arkadaşlarıyla kurdukları grupta şarkı söylüyordu. en azından bir zamanlar söylermiş… o benim özgür kızımdı… yapmak istediklerim, olmak istediğimdi… 
kendime en yitik olduğum dönemde tanışmıştık aslında. neden bilmiyorum, bana benden daha çok güveniyordu. sözünü sakınmadan dürüstçe söylerdi ve yapabileceklerimi önüme sermişti. o kuralsızdı ve tüm zincirlerimi o kırmıştı. içinde sıkışıp kaldığım tüm kuralları o yıkmıştı. hep daha iyisini yapabileceğimi ve hep en iyisini elde edebileceğimi gösterdi. ilk mimari fotoğraflarımı onunla çekmiştim. iyi fotoğraf çekebileceğimi bile onunla farketmiştim. belki tüm bunlar olurken o bile farkında değildi yaptıklarının da, sonuçlarının ne olacağının da… ama o benim içimdeki özgür ruhtu. 
yıllar içinde çok az kere görüşebildik. son görüşümde pembe saçlı kız yerini Merve'ye bırakmıştı. son görüşme beni sevindirdiği kadar bir o kadar da afallatmıştı. çünkü o büyümüştü. ben de büyüdüm sanıyordum ama belli ki hep küçük kız olarak kalmışım. buluşmamızda da o hallerimizi bulmayı ummuştum. 
aradan bir yıl geçti ve Merve evlendi! gece boyunca ben de geçen zamanı, yaptıklarımızı, yaşadıklarımızı gözden geçirdim. sonra dönüp kendime baktığımda, benim de artık içimdeki özgür ruhu serbest bırakma vaktimin geldiğini hissettim. yakın bir zamanda belki ama hemen değil… o ruhu geç elde ettim. onu bırakmaya da büyümeye de hazır değilim daha….

hiçbir zaman günlük yazmak konusunda başarılı olamadım. iki gün yazar, aylarca hatta bazen yıllarca unuttuğum olurdu. her seferinde tekrar başlamaya karar verirdim ama sonuç yine aynı olurdu. yazmak konusundaki kabiliyetsizliğimi ortaya serdiğimi düşünüyordum ki blogum ufkumu açtı. sorun aslında yazabilmek yazamamaktan çok anlatacak şey bulmakta sanırım. 
mesela son birkaç gündür bilgisayarımdan da blogumdan da ayrı kalmak içimi çok acıttı. =) ama her zamanki gibi koşturmacam bitmiyor. yoğun bir haftasonu olduğu kadar bu hafta da beklediğim üzere oldukça yorucu geçiyor. cumartesi gecesi Merve‘yi evlendirdik. geçmişimde dolandım durdum bütün gece. sonra pazar günü Avrasya Maratonu'na katılmışçasına koştum, dans ettim, çalıştım. pazartesi gününe uykusuz, oldukça yorgun başlamışken yol hazırlıklarım kuşattı dört bir yanımı. alınacaklar da alınacaklar listem de hiç bitmez! ayrıca havanın 5 dereceye düşmesi de bir o kadar işlerimi yokuşa sürüyor. neyse ki yarından itibaren buz tutan yerlerimizi az da olsa eritebileceğiz… 

13 Ekim 2011 Perşembe

geçtiğimiz günlerde, cumartesi cumartesi yapacak birşey bulamadım… mağazalara bakındım, gazete okudum, kahvemi ve sigaramı içtim ama zamanı tüketemedim. aradım Demir'i. yemek yiyelim dedim, çok vaktim yok ama kahve içebiliriz dedi. atladım gittim Atatürk Oto Sanayi'ye. naptın orda demeyin! zira her duyan aynı tepkiyi veriyor. sokakları da mahallesi de ayrı çirkin ama bn doğuş power center‘a gittim. alışveriş merkezi gibi bir yer. giriş katında büyük bir oto galeri mevcut. doğuş otomotiv'in yeri… oturduk, kahvemizi içtik. yarım saat sonra sevgili de geldi. işlerini düşündüğümden de çabuk bitirmiş. tabi gün ortasında, hele de iş güç arasında çok vakit olmuyor görüşmeye. Demir, Ntv'nin yeni stüdyolarının şantiyesinde çalışıyor. başarılı bir iç mimar kendisi. gelmişken sizi gezdireyim dedi. 
içerisi başarıyla tasarlanmış, son derece güzel detaylarla da taçlandırılmış… doğrusu çok beğendim. Vogue dergisi yeni yerine çoktan geçmiş bile. diğerlerinin ise taşınmak için zamana ihtiyacı var. stüdyolar deneme çekimlerinde… ayrıca henüz duyuruldu mu bilmiyorum ama Star da, Doğuş grubu tarafından alınmış. bütün katları, ofisleri, giyinme odalarına kadar gezdik. fotoğrafları da tadilatlar bittikten sonra edinip paylaşacağım. 
muhteşem bir video, inanılmaz güzel bir müzik…. benim gibi yeni uyananlar varsa güne bu güzel şarkıyla başlayın. 

12 Ekim 2011 Çarşamba

sizce de bugün havanın yağmurlu olması gerekmiyor mu? hayır hayır, norah jones dinlediğim, erken kalktığım veya sıcak çayımı yudumladığım için demiyorum… sanki bu hava bugüne uymamış gibi geliyor. not match! peki o zaman. biz de perdelerimizi indirir, abajuru yakar, keyfe devam ederiz. kışı kabullenme çabalarım… ya da çabuk mu teslim oldum yazın bittiği gerçeğine… ama artık su bile soğuk akıyor. inkar etmek yersiz bir çaba. christmas'ın gelmesini dilemek ise umut verici…

11 Ekim 2011 Salı

uyumadan önce iyi gider… =)

POSITIVE MASOCHIST…

insan baykuş olunca, kurtulamıyor eski alışkanlıklarından… dün gece sabahlayıp tamamladığım paftaları bu sabah gönderdim sahibine. neyse ki iyi geçmiş jurisi. inanılmaz derecede uykum var. bütün gün yollarda uyukladım. en son metrobus'te ayakta uyudum mesela. ondan önce vapurda ve dolmuşta… sanırım kendime eziyet etmekten büyük bir haz duyuyorum. ne diyorlardı bu tür vakalara? hıh, buldum… mazoşizm… 

STAJYERLIKTEN PROFESYONELLIĞE…

haftayı iş görüşmeleriyle geçirdim. başvurduğum gün %50sinden telefon aldım. görüştüklerimin %90ı geri dönüş yaptı. %60ı düşündüğümden de yüksek rakam çekti. düşündüm taşındım, sonunda birinde karar kıldım. artık stajyerlikten profesyonelliğe ilk adımı atmış, çalışan, iş güç sahibi bir mimarım. her daim beklerim. =) 

6 Ekim 2011 Perşembe

Cansu'nun doğumgünü… 23 yaşına girdi. muhteşem bir yemek, eşliğinde içilen bir şişe şarap ve doğumgünü pastamız… keyifli bir geceydi…

1 Ekim 2011 Cumartesi

IDW MI? TAM BIR HAYALKIRIKLIĞI…

geçen yılın eğlenceli, kıpır kıpır ve dopdolu Istanbul Design Week'in aksine bu sene şaşkınlık yaratacak kadar boş bir köprü karşıladı beni. bu kadar tezatlık şaşılacak şey doğrusu. ne sergiye doğru dürüst katılan marka var, ne de sergileri görmeye gelen insan… çok canım sıkıldı bu duruma. yıllardır giderim, ilk kez bu kadar düşmüş gördüm.