29 Kasım 2014 Cumartesi

Nice senelere Figoşummmm İyi ki doğmuşsun, iyi ki annem olmuşsun!! Seni çoook seviyorum..

28 Kasım 2014 Cuma

I fell in love w this song.. It is sooo true… 

12 Ekim 2014 Pazar

GÜLÇIN & İSMAIL SAVE-THE-DATE

Sabah erkenden kalkıp yine kahve ve marmelatlı kızarmış ekmekle kahvaltımızı yaptıktan sonra hızlıca hazırlandık. Diğer otele geçince vaktimiz olmayacağı için çekime uygun şekilde giyinmek zorundaydık. Tabi dışarıda garip bir görüntü oldu. Başımdaki beyaz şapka ve elimdeki çiçek ile oldukça dikkat çekiyorduk, ellerimizdeki bavullar ise garip duruyordu. 


image

Floransa'daki tek zor olan şey arnavut kaldırımlarında bavul sürmek. Önceki seyahatimde de sırt çantasıyla gezmenin mantıksızlığını yazmıştım ama burası için gerçekten tam bir kabus. Zor bela otele geldiğimizde annemler karşıladı bizi. 
Otel gerçekten de çok hoştu. Evet biraz eski ama İtalya'da yeni bir otel bulmak çok zor. En lüksleri bile çok zaman önce yapılmış. Halılardan hemen anlaşılıyor. Burası da o hesap… Check-in işlemlerinden sonra bavulları kenara bırakıp orta avluda kahvelerimizi içtik. Yarım saat sonra da Harold'la Serap geldiler. Bu kadar zamandır yalnızca internetten konuştuğum, bu rüya gibi planların gerçekleşmesinde en büyük payı olan güzel insanlarla tanışmak çok güzeldi. 


image

Birlikte biraz vakit geçirdikten sonra hem kenti gezmek hem de fotoğrafçılarla buluşup çekim yapmak için dışarı çıktık. Çekim sırasında bizimle vakit geçirmeleri sıkıcı olabilir diye daha sonra buluşmak üzere sözleştik ve fotoğrafçılarımızı aramaya başladık. Aslında onlar bizim için fotoğrafçıdan öte Gökçe ve Nurkut'tu. 


image
image

Evlenecek olanlar için fotoğrafçı bulma işi tam bir kabus. Çünkü çok alternatif var herkes birbirinden yetenekli ve başarılı.. kimi neye göre tercih edeceğini insan şaşırıyor. Üstelik bizim durumumuz daha da karmaşıktı. Türkiye’den İtalya’ya fotoğrafçı götürmek ile İtalya’dan bir fotoğrafçı bulmak arasında kalmıştık. Kut Photography ile enerjimiz tutunca onlarla çalışmaya karar verdik. 


image

Kent merkezinde Palazzo Vecchio'nun önünde Gökçe ve Nurkut ile buluşup gezmeye başladık. Benim önceki seyahatimden tanışıklığım, ilaveten iki gündür orada oluşumuzdan dolayı ev sahibiydik neticede. İlk iş nikahın kıyılacağı Sala Rossa’ya gitmek oldu. Kapıdaki görevliye ertesi gün nikahımız olduğunu çat pat İtalyancamla anlatmaya çalıştım ama içeri sokmadı. Sonradan önceki gün evrakları teslim ettiğimiz büroda gördüğüm gıcık kadın ortaya çıktı. Eyvah dedim, şimdi gene sorun çıkartacak. Ancak düşündüğümün aksine ‘solo tre minuti’ dedi, ‘yalnızca üç dakikanız var’… Jet hızıyla içeri girdik fotoğraflar çektik. Hem de içerisini önceden görme şansımız oldu. Böylece tören için önceden oturma ve yerleşme programı yapabildik. 


image

Palazzo Vecchio’dan sonra Floransa'nın bütün sokaklarını didik didik gezdik. Her yerini dolaştık, bol bol fotoğraf çektik. 2 saat hiç durmadan yürüdük ve çok yorulduk. Bizim otelde kalacakları için onları gönderip henüz otele yerleşmiş olan amcamlarla buluşmaya gittik. Biz Milano'ya uçtuktan sonraki gün annemler Venedik'e, amcamlar ise Roma'ya gitmiş; nikah tarihimizden bir gün önce hepsi Floransa'ya geçmişlerdi. Hep birlikte bu güzel şehirde olmak, kendimizi iyice evimizde hissettirmişti. 3 gündür buradaydık ve sokak sokak her yerini biliyorduk. 


image

Harold'la Serap da gün boyu gezip Floransa'ya 15dk. uzaklıktaki Harold'ın teyzesinin evine geçmişlerdi. Biz de hava kararmadan otele geçip dinlenmeye karar verdik. Ayaklarım bana ait değilmiş gibiydi. Koca bir gün, bavul taşırken dahi giydiğim topuklu ayakkabılar artık işkence aletine dönüşmüştü. Birkaç saat dinlendikten sonra otelin lobisinde büyük bir fotoğrafçı güruhu bizi bekliyordu. Gökçe ve Nurkut, bizim projemizden bahsettiği anda heyecanlanıp eşlik etmek isteyen fotoğrafçı arkadaşları ile videomuzun çekimlerini yapacak Tuğçe nikah günü bizimle olacaklardı. 


image

Birlikte sohbet edip genel olarak çekimler hakkında konuştuktan sonra sabah erken saatte buluşmak üzere ayrıldık. Bu gece son gece.. büyük güne saatler kalmışken heyecandan bir türlü uyku tutmadı. tik tak, tik tak… 

11 Ekim 2014 Cumartesi

FLORANSA’DAKI 2. GÜN


image

Otelimiz her ne kadar son dakikada değişmiş ve vasat bir yer çıkmış olsa da, güne bu güzel kepenkleri açıp Toskana'nın ilk ışıklarını çatılardan seyretmek çok keyifliydi. Bu satırları yazarken bile iliklerimde hissedebiliyorum oradaki muhteşem havayı.
Geç kalktığımız için apar topar kahvaltıya gittik. Avrupa'daki çoğu orta sınıf otellerde olduğu gibi burada da çok fazla alternatif olmadığı gibi geç geldiğimiz için neredeyse hiçbirşey kalmamıştı. Sade kahve ve bir dilim kayısı marmelatlı kızarmış ekmek ile kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı salonuna annesiyle gelen bu tatlı yaratığın ilgisini çekince kısa süreli mıncıklama hakkı kazandım. Kendisini annesine teslim ettikten sonra hızlıca hazırlanıp doğruca Palazzo Vecchio'ya fırladık. 

image

Önceki günden keşif yaptığımız için doğruca evlilik bürosuna gittik. Ancak resepsiyondaki şişman Alfredo malesef söylemeye çalıştıklarımın hiçbirini anlamıyordu. Bize formlar verdi ve evraklarımızın hepsinin fotokopisini çektirtti. Koca devlet dairesinde bir kişi bile ingilizce bilmiyordu… İnanılır gibi değil. Bize verilen evrakların fotoğraflarını Harold'a gönderdik. Sonuç tam tahmin ettiğimiz gibi, bizi yeni başvuru yapıyoruz zannedip yeni formlarla uğurlamış keko. 
Harold hemen telefon edip bizim işlemleri yaparken sık sık görüştüğü kişiyi arayıp durumu bildirmiş. Odadan bağırarak çıkan kadın bizi korkutsa da bizim Alfredo'yu güzelce azarladı. Yüzümüzdeki sırıtışı engelleyemedik. Ancak bir sorun vardı Alfredo'nun yavaş yavaş konuşmasından herşeyi anlasam da bu kadınınkisinden tek kelime anlamıyordum ve o da benim yüzümden olan biteni anlıyordu. Bana tek tek tercüman olmadan işlemleri yapamayacağını iletti. Harold ertesi günü gelecekti ama bizim de save-the-date çekimlerimiz olacaktı. Üstelik ne olursa olsun son güne kalmış olacaktı. Ya bir aksilik çıkarsa diye Ekin'i aradık yardımcı olabilir mi diye. Saolsun, tanışalı 12 saat olmuşken hemen geldi. 

image

Ne var ki önce işlerimiz yolunda gidiyor gibiyken kadın birden tersleşti ve Ekin'i kimliği yanında olmadığı için azarladı. Kimliksiz işlem yapamayacağını iletti. Neyseki evi kısa mesafedeydi. Gidip alıp gelmeyi kabul etti. Dışarıda onu beklerken yalnızca 5dk sonra görünce şaşırdık bu kadar kısa sürdüğü için. Meğerse eve gidip gelmek yerine oraya çok yakın mesafede oturan Kıbrıslı Türk bir arkadaşını çağırmış. Dilara, 6 senedir Floransa'da yaşayan arkeoloji tarih bölümü mezunu, aynı zamanda da burada rehberlik yapan biri. Git gide sayımız artarak içeri girdik. Dilara ve Ekin kadınla tekrar konuştular. Neyseki Bu sefer Dilara kadını tavladı da işlerimizi hemen hallettiler ve sonunda odaya alındık. Dilara uzun yıllardır memleketten uzak olduğu ve Kıbrıslı olduğu için Ekin kadar akıcı Türkçe konuşamıyordu. Ekin işleri hızlandırmak için araya girdikçe iyice sorun çıkardılar. Ekin kapıya çıkıp orada beklemenin daha hayırlı olacağına kanaat getirip bizi dışarıda bekledi. 
Burada gerçekten Türkiye'yi özletecek kadar çok bürokrasi var. Tam bir devlet dairesi yani!! Dilara bize gösterilen bütün belgeleri Türkçeye çevirdi. Aslında orda yalandan konuşsa bile anlamazlardı doğru çevirip çevirmediğini ama prosedür işte. Ardından gerekli imzalarımızı attık ve işler tamamlandı. Nasıl rahatladığımızı anlatamam. Böyle bir hafiflik yok. Ekin olmasa, bu işleri gerçekten halledebilir miydik bilemiyorum. Belki birgün daha stresimiz olacaktı. 

image

Saat 17.00'e gelirken Ekin'in işe gitme zamanı geldi ve bizden ayrıldı. Dilara ile biraz gezdikten sonra onun da yanından ayrıldık. Artık kuşlar gibi özgürdük. Önünden geçerken gördüğümüz dondurmacıya daldık ve kocaman iki dondurmayla kendimizi ödüllendirdik. Gitmek isteyenler için adını tam hatırlayamıyorum ama Via dei Calzaiuoli caddesi üzerinde bu şekilde tanesi 10€'dan dondurma satan tek bir yer var. 
Akşama kadar civarı dolaşıp ertesi gün geçeceğimiz otele gittik. Resepsiyondaki kişiye özel durumumuzdan bahsettik ve yardımcı olmaya çalışacaklarının sözünü aldık. Sonra da geç olmadan geri döndük. Bol bol dinlenmemiz gerekiyor çünkü ertesi gün hem eşyalarımızı diğer otele taşıyacağız, hem de çekim yapılacak. Heyecan bastırdı çok… Yerimizde duramıyorduk… 

10 Ekim 2014 Cuma

FLORANSA



image

Floransa'nın benim için anlamı hep çok başka olmuştur. Toskana'nın kalbi, Medici'lerin vatanı, ortaçağın en güzel şehridir. Milano'dan Floransa'ya 3-3,5 saatlik bir zaman içinde varmıştık. Ancak İtalya'da her zaman aksilik ve macera yaşama ihtimaliniz yüksektir. Burda da sonradan çok gülsek de yaşarken oldukça stres yaşamamıza sebep olan çeşitli sorunlar bizi buldu. 
24 Temmuz'daki nikahımız için birkaç gün öncesinde Floransa'ya gelecek, resmi evrak işlerini halledecek, tüm aile ve fotoğrafçılarımız ile buluşacak, save-the-date çekimlerini yapacak ve evlenip tatile devam edecektik. 21 ve 22'si için kimse gelmeden daha küçük bir otelde kalacak, 23'ü ve 24'ü akşamı için ise daha güzel bir otel ayarlamıştık. 


image

Floransa'ya vardığımızda, ilk iki gün kalacağımız otelin adresine bakmak için rezervasyonlarımı kontrol ettiğimde ikinci gün için rezervasyon yaptırmayı unuttuğumu farkettim. Yani bir gece sokakta kalacaktık! O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü desem yeridir. Üstelik anlaştığımız fiyatın yalnızca bir gecelik olması da bizi sarsmıştı. 
İlk iş otele gidip yerleşmeye karar verdik. Ancak İtalya'nın çoğu yerinde başınıza gelebileceği gibi buraya da vardığımızda otelin dolu olduğunu ancak benzer özelliklerde kardeş bir otele yerleştirileceğimizi öğrendik. Götürdükleri yeni otel, Duomo'nun hemen karşısında, apartmandan pansiyona çevrilmiş oldukça basit bir yerdi. Daha önceki deneyimimde bundan çok daha kötü yerlerde kalmış olduğum için ertesi gün kalabilecek olmamızı öğrenmemiz bizim için yeterliydi. Bu arada karşılaştırma yapılacak olursak, biraz daha uzak mesafede Arno nehri kıyısında çok daha lüks bir otele verdiğimiz iki gecelik fiyat kadar bir meblağa patlamıştı ama yapacak birşey yoktu malesef. 


image

Eşyalarımızı bırakıp üstümüzü değiştirip kendimizi sokaklara attık. Duomo'nun civarını dolaşıp hızlıca Palazzo Vecchio'ya geçtik. İşlemlerimiz tamamdı ancak evrak işlerinin nikah tarihinden önce halledilmesi gerekiyordu. Harold ve Serap, bir önceki hafta güneye inip tatile gitmişti ve bizimle aynı gün Floransa'ya varmış olmaları gerekiyordu. Ancak tatil programında küçük bir değişiklikle ancak iki gün sonra gelebileceklerini mesaj atmışlardı. Bu durumda evrakları kendimiz teslim etmeliydik. 
Kimse ingilizce bilmediği için yarı ingilizce-yarı italyanca çat pat derdimizi anlatıp büroyu bulduk. Ama gittiğimizde kapanmıştı. İşlemleri ertesi güne bırakıp gezmeye devam ettik. Hem fotoğraf çekimleri için en uygun sokak ve mekanları keşfetme, hem de nikah sonrası öğle ve akşam yemeklerini yiyebileceğimiz güzel mekanlar keşfetmemiz gerekiyordu. Bunları önceden internetten de halledebilirdik belki ama hem vakit olmadığı için hem de yerinde görerek daha çok beğenebileceğimiz mekan bulma ihtimalimiz daha yüksek olduğundan oluruna bırakmıştık. 


image

Her sokağa girip çıktık, birçok restorana baktık, fiyat aldık, bol bol gezdik. En çok iki mekan arasında kaldık. Biri çok hoş bir trattoriaydı. Büyük kemerleri fresklerle bezeli, tam İtalyan havası olan muhteşem bir yerdi ama iç mekandı. Yazın sıcağında bunalan ve sigara içmek isteyen aile fertleri için daha ikincil tercih olacaktı. Diğeri ise Piazza della Repubblica'da turistik bölgede olduğu için pahalı ama çok hoş bir restorandı. Menüsüne bakmak için gittiğimizde tanıştık Ekin ile. (O zaman çok fazla sohbet etme şansı bulamamıştık ama İstanbul'a döndüğümüzde bile görüştük. Kendisi aslen bir doktor. İstanbul'da doktorluk yaptıktan sonra sıkılıp Floransa'da sanat üzerine master yapmak için taşınmış. Ara ara bu restoranda çalışıp, evde bol bol kitap çevirileri yaparak geçiriyormuş zamanını. Muazzam bir İtalyancası olduğunu söylememe gerek yok sanırım.) Bizim için güzel bir masa ayarlayabileceğini ve uygun bir menü oluşturacağını söyleyip iletişim bilgilerini verdi. Böylece restoran konusunda net olarak karar verememiş olsak da seçeneklerimizi ikiye indirmiştik. Ayrıca sokakları tavaf edip nerelerde bol bol vakit geçireceğimizi de aklımıza not etmiştik. 


image

Artık biraz romantizm, biraz Floransa keyfi zamanıydı. Her ne kadar geziyorum deyin, aklınızda birşeyi yapmak varsa tam anlamıyla gezmiş sayılmazsınız. Bunun için zihninizin boş olması ve etrafta amaçsızca gezmeniz gerek. Ancak bu şekilde çevrenizdekileri farkedebilirsiniz. Biz de herşeyi bir kenara bırakıp Ponte Vecchio'dan karşıya geçip dünyaca ünlü Boboli bahçelerine ev sahipliği yapan Palazzo Pitti ve civarını dolaştık. Arno nehrinin kıyısında dinlendik. Güneşle birlikte artık kaçma vaktidir. Büyük güne son 3… 

9 Ekim 2014 Perşembe

MILANO-COMO GEZILECEK YERLER

Milano

Moda ve finans merkezi olan Milano, hareketli ve ciddi bir şehirdir. Çekici olmaktan ziyada şıktır. Yaratıcı olmaktan çok varlıklı bir şehirdir. İtalyan ekonomisinin can damarıdır. Antik dönemden beri ticaret merkezi ve güçlü hanedanlar için ödül olmuştur. 
Milan Cathedral - Duomo
Dünyanın en büyük Gotik kiliselerinden biri olan Duomo, kent merkezinde yer alır. 14. yy’da yapımına Prens G.G. Visconti emriyle başlatılan kilise, 500 yıl sonrasına kadar tamamlanamamıştır. 135 adet kule külahı, sayısız heykelleri ve çatısıyla göz alıcıdır. Ön cephesi Gotik’ten Rönesans’a ve Neo-Klasik tarza kadar çeşitlik tarzları birleştirir. Apsis pencerelerindeki adam yutan yılan amblemi Visconti ailesinin amblemidir. 
Piazza del Duomo
Kentin ana meydanıdır ve  adını meydanda yer alan büyük kiliseden alır.
Castello Sforzesco 
Frencesco Sforza tarafından inşa ettirilmiştir. Rönesans dönemi saray, bir dizi avludan oluşur. Bramante ve Filarete’nin tasarımı olan Cortile della Rochetta, en güzellerinden biridir. Günümüzde uygulamalı sanatlar, arkeoloji ve sikkelerle ilgili sergilerden başka Civiche Raccolte d’Arte yer alır. 
Parco Sempione
Yaklaşık olarak 47 dönümlük bir alana yayılmış olan park, eski Visconti Dükalık bahçesinin bir bölümüdür. Park 15. yy’da Sforzalar tarafından bir avlak olarak kullanılmak üzere 300 dönüme genişletilmiş. Bugünkü park ise E. Alemagna tarafından 1890-93 yıllarında İngiliz bahçeleri tarzında düzenlenmiş. Parkta, F. Barzaghi’nin III. Napoléon anıtı, De Chirico’nun metafizik düzenlemeleri Gizemli Banyolar, kükürtlü su çeşmesi ve 1932 yılında Gio Ponti’nin çelik borulardan inşa ettiği kule Torre del Parco dikkat çeker. 
Galleria Vittorio Emanule II 
Galleria Vittorio Emanuele II, Milano’nun oturma odası olarak bilinen bir alışveriş merkezidir. Mimar G. Mengoni tarafından 1865 yılında tasarlanmış olan bu yapı, latin haçı formundadır ve cam-metal karışımı muazzam bir çatısı vardır. İtalya’daki bu yöntemle inşa edilmiş ilk tavandır. Sekizgen biçimli merkezinde dört kıtayı temsil eden mozaikler zodyak sembolleriyle süslüdür. 
Teatro alla Scala
Neo-Klasik tiyatro binası bilinen adıyla La Scala, 1778 yılında açılmıştır. Avrupa’nın en geniş sahnesine sahiptir. 

Como

Como’nun merkezinde Piazza Cavour yer alır. Hemen yakınında 14. yy’dan kalma Duomo yükselir. Burada 15. ve 16. yy rölyefleri, resimler ve mezarlar görülmeye değer. 18. yy’dan kalma kubbe, Torino’nun ünlü Barok mimarı Juvarra’nın eseridir. Duomo’nun yanında dış cephesi beyaz, pembe ve gri mermerden yapılmış 13. yy tarihli Broletto (şehir kulübü) ile Torre del Comune yer alır. 
Tremezzo’da yer alan Villa Carlotta bahçeleriyle ünlü bir 18. yy yazlık evidir, heykel koleksiyonu bulundurur. Lecco’daki Villa Manzioni ise Alessandro Manzioni’nin çocukluğunun geçtiği evdir. 
Maggiore Gölü, İsviçre Alpleri’ne kadar uzanan büyük bir alana yayılır. Lago di Como’nun ortasında, gölün koruyucusu Kardinal Carlo Borromeo’nun adıyla anılan Borromeo adaları yer alır. İsviçre sınırına yaklaştıkça göl ıssızlaşır, ancak kıyı boyunca çekici villalar yer almaya devam eder.

Temiz ve güzel bir otel. Tren istasyonuna 10dk mesafede. Elinizde yükünüz yoksa merkeze de yürüyerek 15dk'da ulaşabiliyorsunuz. Bulunduğu bölgede büyük oteller ve apartlar bulunduğu için güvenlik problemi yok. 
Otelin resepsiyon kısmı ve odaları yenilenmiş. Ancak koridorlar, eski halinden kalma. Personeli ilgili. Fiyat açısından da gayet uygundu. Tavsiye edilir. 

MILANO ↔ COMO


image

Como, Milano'ya yalnızca yarım saat mesafede sessizlik ve dinginliği yakalayabileceğiniz küçük bir kasaba. Küçücük bir tren istasyonu, yemyeşil kısa bir yoldan sizi kent merkezine çıkarıyor.

image
image

İtalya'yı bu sefer sevgilimle gezerek başka bir açıdan görmeye çalışıyorum. Aslında onu da keşfediyorum. İstasyonun hemen çıkışındaki bisikletler ilgisini çekiyor. Sürmeyi bilmediğim için yanından geçip sallamadığım bisikletlere bakınıyoruz ama Como kartı olmayanlara bisiklet yok. 

image

Gün 20 Temmuz ve Pazar. Pazar günleri, İtalya'da başınıza gelebilecek en zor zaman dilimleri. Heryer kapalı. Muhtemelen herkes evinde uyuyor veya kahvaltı ediyor. Şehirde dolaşan birilerini görmek imkansız gibi. Neyseki Duomo'dan dağılan insanlar kent merkezinde biraz hareketlilik yaratıyor. Normal şartlarda kalabalık ve izdihama tahammül edemiyorum. Bu kadar hareketlilik bizim için kafi. Hava biraz bulutlu ama en azından yağmur olmadığı için seviniyoruz. 

image

Duomo'ya giremeyecek kadar dekolteliyim. Kapının köşesinden içerisini kesmekle yetindim. İsmail, hızlıca turlayıp fotoğrafladı. Bu kadar kilise-müze çok bile. Hızlıca sokaklarına dağılmalı, nerde ne var keşfetmeliyiz. Farkettim ki benim de algım ve bakış açım geçen zamanla epey değişmiş. Önceleri mimari detay ne varsa çekiyordum. Artık mağaza-kafe-restoran gibi mekanlar daha çok ilgimi çekiyor fotoğraflamak için. Odak işe kayıyormuş demek ki… 

image

Vintage pazarına denk gelince kendimi kaybediyorum. Çantalar, bavullar, radyolar, plaklar, fotoğraf makineleri… yok yok.. İtalyancayı unutmuşum, konuşamıyorum ama karşımdakini anlayabiliyorum. Fiyat soruyorum, tarihini anlatıyorlar, sonra merak edip soru soruyorlar: nerdensiniz, nerden italyanca biliyorsunuz… en çok evlenecek olmamız ilgilerini çekiyor. Öyle ya 4 gün sonra nikahımız var. Herkes çok sıcak ve içten. Bu samimiyeti özlemişim en çok… :)

image

Bu bölgedeki son günümüz olduğu için bu sefer tekne turuna çıkmıyoruz. Vakti olanlar için tekne turunu mutlaka öneriyorum. En azından Bellagio'ya kadar gidip gelen bir tur mutlaka sizi hem dinginleştirecek hem de civar kıyılardaki evlere ve yeşil örtüye hayran kalacaksınız. Gidiş-geliş yaklaşık 25€'ya yaklaşık 4 saatlik tur yapmış oluyorsunuz. Bellagio'da da teknenizi beklerken civarları mutlaka görün. Biz tren saatimize kadar sahilde yürümeyi tercih ettik. 

image

Milano'ya döndüğümüzde güneş hala batmamıştı. Dolayısıyla kendimizi jet hızıyla kaleye attık. Orta avludan geçip şatonun arkasında uzanan Parco Sempione’ye girdik. Yemyeşil bahçeleri, gölleriyle Milano'luların en sevdiği yerlerden biri. Visconti ailesinin çöküşüyle birlikte buradaki ilk şato yıkılmış ve ardından Milano’nun yeni hakimi olan Sforza günümüzde gördüğümüz yeni şatoyu, yani Castello Sforzesco’yu yaptırmış. 
Parco Sempione piknik veya yürüyüş yapmak için harika bir yer. Farklı etkinlikler için de çok uygun. Biz küçük bir milangoya denk geldik. Tango severler için bu tip etkinlikler oldukça fazla. Gitmişken farklı memlekette farklı kültürden insanlarla mutlaka deneyimleyin. 

image

Günün son saatlerini yine Duomo meydanında geçirdikten sonra erkenden otele dönelim dedik, önümüzdeki birkaç gün inanılmaz bir yoğunluk olacağı için. Lakin mümkün olmadı. Telefonların şarjı bitince navigasyonsuz kaldık. Eski usul kitaptaki harita ile gitmeye çalışınca yolu epey uzattık. Önceki yazımda bahsettiğim kenti çevreleyen cadde üzerinden dönmeye çalıştık. Gecenin bir saatinde otele döndüğümüzde yorgunluktan ölüyorduk. Bunun gezinin genelinde bir rutin problem olacağından habersiz uykuya daldık. :)
Milano ve Como gezilecek yerler için tıklayın…

8 Ekim 2014 Çarşamba

MILANO

Rahat bir uçuşun ardından Milano'ya vardık. Otele yerleştik. Hava güzel ve güneşliydi, artık etekler ortaya çıkabilirdi… İlk iş bir telefon hattı alıp internete bağlanmak oldu. Önceki gezimde nasıl idare etmişiz bilemiyorum ama son 5-10 sene içinde herşeyimizi internete entegre etmişiz, onu farkediyorum. Olay sadece facebook veya instagram.. vs değil. Eskiden otelden aldığımız turistik harita ve kocaman kitabımla gezerdik. Şimdiyse google maps ve triposo ile herşeyi halledebiliyoruz. Hatta çok daha güncel bilgilere ulaşıyoruz. Vodofone haricinde Three (İtalya'daki adıyla Tre), Wind, O2, Tim gibi Londra'dan aşina olduğum telefon hattı alabileceğiniz birçok firma mevcut. Terminallerde hemen hemen hepsinin mağazası oluyor. Önemli olan hat almadan önce didik didik herşeyi sormanız. Yoksa hergün 5-10€ top-up yapmak zorunda kalabilirsiniz.

image

Milano, benim şimdiye kadar gördüğüm en soğuk, en donuk şehir iken dünyanın en güzel şehirlerinden oldu. Daha önce hiç geçmediğim sokaklarına, gördüğüm ama unutmuş olduğum güzelliklerine yeniden vuruldum. Bir gerçeği daha hatırladım ki, ‘yaşanan olaylar bende orası ile ilgili negatif hisler’ bırakmış. Tüm ön yargılarımın silinmesine vesile olduğu için mutluydum. 
Kentin etrafını dönen caddeler, tarihi kent merkezinin etrafını şehir duvarı gibi çevreler. Biz de Porta Nuova’dan geçip Via Alessandro Manzoni üzerinden kente giriş yaptık. Bu yol sizi doğruca Teatro alla Scala ve Galleria Vittorio Emanuele II’nin bulunduğu Piazza Fedele’ye çıkarır. 
Galleria Vittorio Emanuele II, Milano’nun oturma odası olarak (!) bilinen bir alışveriş merkezidir. Mimar G. Mengoni tarafından 1865 yılında tasarlanmış olan bu yapı, latin haçı formundadır ve cam-metal karışımı muazzam bir çatısı vardır. İtalya’daki bu yöntemle inşa edilmiş ilk tavandır. Sekizgen biçimli merkezinde dört kıtayı temsil eden mozaikler zodyak sembolleriyle süslüdür. Size de şans getirmesi için boğa burcunun üzerine basmayı unutmayın. Pasaj içerisinde tarihi Savini restorana uğrayabilirsiniz… Pasajın diğer ucu Piazza del Duomo’ya açılır. Her ne kadar meydana Duomo ihtişamıyla ağırlığını koymuşsa da Palazzo Reale modern sanatlar müzesi de yine meydanı şekillendiren bir diğer yapıdır. 

image

Akşam hava kararmadan önce biraz daha gezmek, sonrasında da karnımızı doyurup biran önce dinlenmek istedik. Ayaklarımız bizi Via Torino’ya götürdü. Ortasından tramvayın çalıştığı güzel bir cadde… Yol üstünde market görünce tabiki dayanamayıp kendimi içeri attım. Nedense her ülkede market gezmeye bayılırım. Dikkatli incelerseniz bu şekilde ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre değişen yaşam biçimleri hakkında geniş bilgi edinmeniz mümkün…
Sevgilimin şaşkın bakışları eşliğinde doldurduğum sepetin sonradan ne kadar işinize yarayabileceğini bilemezsiniz. Aynı caddeyi geri gidip Piazza del Duomo'da taşlara yayıldık. Güneş batıyordu, Milano’daydık ve piknik yapıyorduk. Tatilde olmak kadar güzel birşey olamaz. 
Genellikle ilk kez gittiğim yerlerde hem müze, galeri, ne varsa görmek, hem de sokaklarını keşfetmek için çok vakit ayırmayı tercih ediyorum. Ancak bu ikinci kez gelişim olduğu için Duomo'nun kapalı olmasını ve içini göremeyişimi umursamıyorum. Sevgilim de sokakları keşfetme taraftarı olduğu için keyfimiz yerindeydi. 
Karnımız da doyunca inanılmaz bir yorgunluk çöktü. Mutluluk sarhoşluğu da var zaten. Otelimiz tren istasyonuna daha yakındı. Yani bir miktar daha yürümemiz ve kent merkezine inerken vitrinine yapıştığım fırının önünden daha temkinli geçmem gerekiyordu. :))

7 Ekim 2014 Salı

İTALYA ÇIKARTMASI


image

2008 yılındaki ilk seyahatimi yaptığımda İtalya aşkıyla yanıp tutuşuyordum. O yıllarda üniversitedeki 4. yılım henüz bitmiş ama mezuniyetten uzak hala öğrenci kafasındaydım. Restorasyona olan ilgim, akademik kariyer planlarım ve bu memlekete, özellikle de kültürüne olan tutkum inanılmazdı: İtalya'da master ve iş planları, ve yeni bir hayat hayalleriyle uçuyordum… 
Tabi aradan uzun yıllar geçti. İtalyanca öğrenimimi yarıda bıraktım. Restorasyon fikrinden uzaklaştım. O tarihlerden uzun zaman sonra mezun olurken çoktan İstanbul'da kalacağım netleşmişti. Bazen insanların hayat hikayelerini dinler de ‘vay be nerden nereye’ dersiniz ya, öyle biraz işte.. serde gençlik, hayaller hayaller… 

image

Yine de o seyahatin tadı öyle çok damağımda kalmış ki bir İtalya'ya yine gitsek mi düşünceleri beni sarmıştı. Ufak ufak skyscanner'da uçak bileti aratmacalar, italya kitabını karıştırmacalar derken, biletimizi aldık. Sonradan malumunuz evlilik hazırlıklarıdevreye girince deneyimli seyyah mimar hanım olaraktan program yapma işini üstlendim. 

image

Önceki gezide de yaptığımız gibi şehirler arası mesafeler ve tren biletlerinin fiyatlarına göre alternatifler oluşturdum. Gezi notları tutmanın faydasını gördüm. Önceki deneyime göre nereye daha çok vakit ayırsak diye düşünmeme gerek kalmadı. Ancak asıl noktayı koyan nikah tarihimiz oldu. Buna göre ilk Milano'dan başlayıp Floransa'ya gidecek, nikah sonrasında sırasıyla Venedik, Napoli, Roma, Pisa yapacaktık. Tabi aksiliksiz veya macerasız bir İtalya düşünemiyorum. Her gidişimiz ayrı bir film olur. 
Sıradan başlıyoruz… 
1. gün : İstanbul → Milano
2. gün : Milano ↔ Como
3. gün : Floransa
4. gün : Floransa
5. gün : Floransa (Aileler ve fotoğrafçılarla buluşma, save-the date çekimleri)
6. gün : Floransa (Nikah günü)
7. gün : Venedik
8. gün : Venedik
9. gün : Venedik ↔ Verona
10. gün : Napoli
11. gün : Capri 
12. gün : Roma
13. gün : Roma
14. gün : Roma ↔ Tivoli
15. gün : Roma
16. gün : Floransa → Siena → Pisa
17. gün : Pisa → İstanbul