25 Ağustos 2011 Perşembe

BI GÖRÜNÜR, BI KAYBOLURUM...

bayram tatilinde burada olmayacağım için aile meclisi birlikte tatil yapmak istedi. erdek'e kaçtım. kafa dinledim, zira epeydir ihtiyacım vardı. son zamanlarda çok koşturmuştum. çok da özlemiştim, anıları… tazelemek gerek ara sıra…
gezdim, tozdum, yüzdüm, güneşlendim, yedim, içtim, okudum, dinledim, izledim…. ha bir de balık tuttum. eskiden yasaktı dayımın oltalarının arasına girmek, çevresinde dolaşmak, dokunmak, ellemek… ama büyümüşüm demek ki =) önce oltamı yapmayı, sonra da tutmasını öğrendim. çok heyecan vericiydi… galata köprüsünün müdavimlerini anlamış bulunuyorum. 8 balık yakalayabildim.
bi başka gün akşam hava kararmadan midye topladı dayım. ayıkladı, yıkadı. fotoğrafını çekmeden bırakmadım ki pişsin! böyle midye yıllardır yemiyor gibiyim… siz siz olun artık istanbul'da bişicikler yemeyin! yediğimiz herşeyin tadının fake olduğunu direk hissediyorsunuz.
farkettim ki aslında ben ne erdek'i ne gönen'i seviyormuşum, ben o yazlığı seviyorum, o terasta yemek yemeyi, sabah serinliğinde kahvemi içmeyi… bütün gün deniz kokulu havayı içime çekmeyi, güneşi tenimde hissedip, kitabıma dalmayı sonra uyuklamayı. 2 günde zımba gibi oldum, ne sinir kaldı ne stres…  
istanbul'a dönmeden önce de son kez gidip baktım gönen'deki eve. büyüdüğüm için mi bilinmez, gözüme çok küçük geldi. eskiden kapısında oynadığım, içeride dedemin radyosunun çaldığı ve ananemin mis kokulu yemeklerinin piştiği evden artık geriye 3 duvar 1 çatı kalmış. arka bahçesindeki erik ağacını, küçük çeşmeyi, mutfaktaki sediri hayal mayal hatırlayabilsemde onları canlı tutmaya çalışıyorum. 
dönüş yolunda, erdek-gönen arası gidip gelirken bayıldığım günebakanları çektim. tarlaların arasına daldım… sonra kürkçü dükkanı hikayesi işte, döndüm geldim. özlemişim… evimizin farklı halleri var, her zaman başkadır, baş başa kaldığımızda ise bambaşka. ben bu halini özlemişim… başbaşa kaldık. açtık bir şişe şarabı, içtik sigaramızı… şimdi tatil heyecanı sardı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder