28 Ağustos 2012 Salı

daha tatilden dönmeden, bir sonraki bayramda nerelere gitsem planlarına giriştim. alternatif çok, karar vermek zor!.. 9 güne bağlansa da, nireleri nireleri dolaşsam… Assos'un tadı damağımda kalmışken, geçen seneden beri özlemini duyduğumuz ‘tourist day’ konseptimizin ilkini gerçekleştirdik. her ne kadar günümüzü, tam anlamıyla yabancı turistler gibi gezememiş olsak da istanbul dışından geliyormuş izlenimi bıraktığımızı tahmin ediyorum. nasıl oluyo o derseniz, kurallardan ilkini doğrudan atlayıp türkçe konuştuk mesela. giriş kuyruğunun kuyruk olmaktan çıkıp sultanahmetin içlerine doğru kıvrılan sarmallara dönüştüğü yerlerden de kaçtık. ama müze kartımızın vip hizmetinden sonuna kadar faydalandık. o insan yığının arasından kırıta kırıta geçip doğrudan içeri alınmak çok hoştu. her dönem olduğu gibi muhteşem yüzyıl ile iyice gazlanan 'the harem’ gene çok büyük merak konusu… girişte vip mip işlemiyor. tıpış tıpış 15 lira bilet ücreti ayriyetten (!) ödeniyor. laf lafı açtı da aklıma geldi, harem sergisinde canlandırma yapsalar güzel olurdu. birkaç model tutulsa, giydirilse, hareme oturtturulsa… birinin eline udu, diğerine kanunu… biri köşede lülesini tüttürse, diğeri etrafı kesse… eskiden böyleymiş dense.. niçün olmasın? burdan kültür ve turizm bakanımıza sesleniyor, önerimi dikkate almalarını rica ediyorum.
ayasofya, topkapı sarayı, arkeoloji müzesi üçlemesini yaptık. güneş tepeden inmeden geçen seferki gibi terasımıza yerleştip, biralarımızı içebilmek için epey çaba sarfetmedik değil. özellikle de arkeoloji müzesinde şark eserleri ve çinili köşk ziyarete açılmış. içinden çıkmak istemiyor insan. neyse ki aşırı sıcakta bira daha ağır basıyor…
episode 2'de sizi nelerin beklediğini ancak bölüm geldiğinde göreceğiniz… yok size fragman mrangman…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder